Puan farkını 8'e çıkartmak ufukta ve psikolojik eşik de buralar
-
Kayserispor maçı bilmem kaç yılın en önemlisi. Puan farkını 8'e çıkartmak
ufukta ve psikolojik eşik de buralar. 8 - 10 puan dolaylarında gezen fark,
rak...
31 Aralık 2009 Perşembe
Milli Piyango
En az tombala kadar geleneksel birşeydir yılbaşında piyango bileti almak. Ben iki adet çeyrek bilet aldım. Ve olurda kazanırsam futbolun her kademesine adam yetiştirecekbie akademi kuracağım. İnsan kaynağı var ama sermaye yok. Bana şans dileyin. Ve unutmadan, 2010 yılı herkes için keyifli,huzurlu,mutlu ve sağlıklı olsun. İyi seneler...
29 Aralık 2009 Salı
"Taç ayakla kullanılsın"
Arsenal menajeri Arsene Wenger, yaptığı basın açıklamasında, taç atışlarının elle atılmasının, futbol adına bir adaletsizlik doğurduğunu belirtmiş. Ayakla kullanılsa, hem daha hızlı hem de daha adil olabileceğine değinen Wenger, örnek olarak da Tuncay Şanlı nın takım arkadaşı olan, Stoke City de top koşturan Rory Delap ı örnek göstermiş.
Yıllardır, UEFA ve FIFA nın tacın ayakla kullanılması doğrultusunda girişimlerinin olduğu yönünde yüzlerce dedikodu çıkmıştı. Bakalım Arsene Wenger in bu açıklaması, yetkililere bir adım atma imkanı sağlayacak mı? Yoksa Delap kornerden beter taçlarına devam edecek mi?
Erzurumspordan protesto...
Erzurumspor, geçtiğimiz hafta sonunda Trabzon Karadenizspor ile evinde karşılaştı. 1-0 mağlup tamamladığı maçtan önce ve sonra futbolcular ilginç bir protestoda bulundular. Taraftarın da katıldığı protesto, oyuncuların alacaklarını alamamaları, ellerinden geleni yapıp gerekli desteği görememeleri üzerine yapıldı. Erzurumspor TFF 2. Lig, 3. Grup ta son sırada yer alırken, henüz galibiyeti bulunmamaktadır.
Arjantin,Futbol ve Tango
Arjantin'in Maradona ve Messi'den sonra dünyaya en büyük armağanı bu olsa gerek. Şöyle dans etmeden ölürsem gözüm açık gider. Sabah sabah estetik kaygılarım tatmin oldu.
Al Pacino - Scent of a Woman from silent otto on Vimeo.
26 Aralık 2009 Cumartesi
Daha fazlası mümkün mü?
Barcelona'nın başarısı malum. En son Kulüpler Dünya Kupası'nı kazandılar. Bu maçın ardından başkan Laporta, bu rekorun tekrarlanabileceğini ama kırılamayacağını söylemiş. Yani bir senede 6 kupadan fazla alınamaz diyor. Ancak bana göre yanılıyor çünkü İngiltere'de FA Cup, Carling Cup, Şampiyonlar Ligi, Kulüpler Dünya Kupası, Avrupa Süper Kupası, Lig Şampiyonluğu ve son olarak da Charity Shield ile tam 7 kupa potansiyeli var. He dersiniz ki charity kupa değil shield onu bilemem ama maç olarak Lig ve Kupa şampiyonu karşılaştığından bir ingiltere Süper Kupası da denebilir.Yanılıyor muyum?
25 Aralık 2009 Cuma
Es-Espana...
İşte Eskişehirsporlu taraftarların müthiş uyumu.. Çarşıdan sonra gördüğüm en iyi taraftar grubu diyebilirim :)) Şaka bir yana insan izlerken çok büyük keyif alıyor. Sanki futbol maçı değil de, arenada, boğa güreşi izliyor gibi...
24 Aralık 2009 Perşembe
2009 yılında, ülkemizde iz bırakanlar…
2009 yılı, öyle böyle en sonunda bitiyor. Elimizden geldiğince yılın her yerine futbolu da sokmaya çalıştık. Çok ilginç görüntüler, haberler, olaylar yakaladık ya da yakalayanladan duyup, takip ettik. Şimdi geçen bir yılın ardından, aklımda yer etmiş, şahsen benim için, iz bırakan olayları kısaca anlatatım. Tabi herkes için farklı izler, farklı enstantaneler vardır, lütfen onları da bizlerle paylaşın ki, eksik gedik bir şey kalmasın…
Öncelikle Türk futbolu için konuşalım; geriye dönüp baktığımda, benim aklıma gelen ilk olay Beşiktaşın sezonu çift kupayla kapatmış olmasıdır. Mustafa Denizli yönetimindeki Beşiktaş, rakiplerinin de yardımıyla şampiyon olurken, Fortis Türkiye Kupası finalinde Fenerbahçe yi yenerek son Fortis Türkiye Kupasını da müzesine götürmüştür.
Fatih Terim yönetimindeki Türk Milli takımı Euro 2008 deki başarısının ardından gözünü diktiği, 2010 Dünya Kupasına katılmayı başaramadı. İspanya ve Bosna Hersek in ardından 3. sırada yer alan millilerimizde bu sonuçlardan bunalan Fatih Terim istifa etti.
Beni en çok şaşırtan olaylardan birisi de Frank Rijkard ın Galatasaray ile anlaşıp, Galatasarayın başına teknik direktör olarak gelmesiydi. Tabi bunun yanında, bir sezon önce Avrupa da herkese kendinden bahsettiren bir Elano da tuzu biberi oldu. Tabi 100. yılını yaşıyor olan Ankaragücü nün Darius Vassell i transfer etmiş olması da en derin izlerden biriydi.
Bir diğer transfer de Aykut Kocaman ın Anakaraspor teknik direktörlüğünü bırakıp, Fenerbahçe de sportif direktör olmasıydı. Cristoph Daum u takımın başına getiren Fenerbahçe, Aykut Kocaman a böyle bir yetki verirken, sanırım artık “Fenerbahçe yakında sana emanet” mesajını da veriyordu.
Son günlerini yaşamakta olduğumuz yılın en çarpıcı olaylarından birisi de Ankaragücü ve Ankaraspor arasında yaşanan transfer usulsüzlüğüne bağlı tatsız olaylardı. Bunların faturası da ağır oldu. Ankaraspor ligden düşürülürken, 2009 yılını da boş geçip, önümüzdeki sezon Bank Asya 1. Lig den devam etmesine hükmedildi. Ankaragücünün bu işlerden fazla etkilenmemiş olması şaşırtıcıydı.
Ligimizde ilk yarı sonunda, sadece 5 takımın teknik direkitör değiştirmiş olması da şaşırtıcı bir durumdu. Önceki sezonlara göre bu oran biraz düşmüş gibiydi. İki teknik direktör birden eskiten tek takım Denizlispor oldu. Erhan Altın – Nurullah Sağlam dan sonra, Hakan Kutlu ile sezonu tamamladılar. Trabzonsporun Hugo Broos ile yollarını ayırıp, eski hocası Şenol Güneş i Seoul den geri getirmesi de yılın önemli olaylarındandı.
Yılın en ağır izlerini bırakanlar ise, futbol adamları değil, Türkiye de sanatçı olabilmiş iki insan Ercan Saatçi ve Metin Özülkü nün adını bile bilmediğim bir program esnasında yaşadıkları diyalogdur.
M.Ö. : “Biraz spora dönmek istiyorum, hatta Fenerbahçe ye dönmek istiyorum.”
E.S. : “Nası s…ik Galatasaray ı ama?”
M.Ö. : “Haa, a..na koyduk!”
M.Ö. : “Biraz spora dönmek istiyorum, hatta Fenerbahçe ye dönmek istiyorum.”
E.S. : “Nası s…ik Galatasaray ı ama?”
M.Ö. : “Haa, a..na koyduk!”
Biraz da Anadolu takımlarının bıraktıkları izlerden bahsedelim.. 2009 yılının ilk aylarında müthiş bir çıkış yakalayan, Bülent Uygun lu Sivasspor, son aylarda da çıktığı vitesle inişe geçti. Yine son aylarda böyle bir çıkışa imza atan takım Kayserispor oldu. 18 hafta sonuna kadar, liglerin tek namağlup takımı olmayı başaran Akhisar Belediyespor u da unutmamak lazım.
Geçtiğimiz yılın iz bırakan transferlerine de bir değinelim. İlk sırada yukarıda da bahsettiğim gibi, Elano ve Keita nın Galatasaray a katkıları var. Kayserisporlu Makukula nın 13 golle gol krallığında 1. sırada olması ve sezon içinde kendi kalesine de 2 gol atmış olması enteresan. Mehmet Topuz un yüksek bir ücretle Fenerbahçe ye, Tabata nın ise rekor bir ücretle Beşiktaş a geldiğini de unutmamak lazım. Vassell den bahsetmiştik zaten. Ümit Karan, Burak Yılmaz, Mehmet Yılmaz, Volkan Yaman, Youla gibi transferleriyle de Eskişehirspor ön plana çıkan takımlardandı.
Yılın son günlerinde, Ankaragücünün Roger Lemerre i takımın başına getirip, Ümit Özatı da yardımcılığına getirmiş olması da ilginçti.
Mustafa Denizli nin Beşiktaşın başında, Şampiyonlar Ligindeki ilk puanlarını almış olması da 2009 a damga vururken, Old Trafford da Manchester United ı yenmesi büyük başarıydı.
Denizlispor başkanı Ali İpek in Bursaspor maçından sonra soyunma odasına girip, takımı ve başındaki Nurullah Sağlam ı sert bir dille eleştirip, Nurullah Hoca nın istifasıyla sonlanan olayları başlatması da aklıma gelen olaylardandı.
Görüldüğü gibi, 2009 yılının aslında en renkli takımı Ankaragücü olmuş. Neredeyse, her haberin altından çıkmayı başarmışlar. Vassell gibi bir futbolcunun otelden parası ödenmediği sebebiyle kovulmuş olması ve bunun yalanlanmış olması bile başlı başına bir olaydı. Aklıma gelenler, gözümün önünden geçenler şimdilik bunlar.. Artık sıra sizlerde, eksiklerimi tamamlamanız adına herkesden yardım bekliyorum. Avrupa ve Dünya futbolu için de hazırlıklarımız sürüyor. Aslında bir tek Barcelona bile yılı özetlemeye yetecek gibi görünüyor :)) 2010 yılının şimdiden Türk futbolu adına çok daha başarılı ve kaliteli geçmesi dileklerimle…
(Pascal ve Marat ortak yapımı)
Görüldüğü gibi, 2009 yılının aslında en renkli takımı Ankaragücü olmuş. Neredeyse, her haberin altından çıkmayı başarmışlar. Vassell gibi bir futbolcunun otelden parası ödenmediği sebebiyle kovulmuş olması ve bunun yalanlanmış olması bile başlı başına bir olaydı. Aklıma gelenler, gözümün önünden geçenler şimdilik bunlar.. Artık sıra sizlerde, eksiklerimi tamamlamanız adına herkesden yardım bekliyorum. Avrupa ve Dünya futbolu için de hazırlıklarımız sürüyor. Aslında bir tek Barcelona bile yılı özetlemeye yetecek gibi görünüyor :)) 2010 yılının şimdiden Türk futbolu adına çok daha başarılı ve kaliteli geçmesi dileklerimle…
(Pascal ve Marat ortak yapımı)
Rugby değil Futbol Maçı
Hull City-Arsenal maçından bir kare bana Rugby maçlarını hatırlattı. Biz alışığız böyle görüntülere ama İngiltere'de çok şahit olmamıştım. Doğrusu futbolun doğası gereği arada bir olması normal. Ancak bizde bu tip arbedeler hemen tribünlere yansıyor ve olayların büyümesi çok kolay oluyor. Sanırım farkımız burada.Haberde verilen ceza belirtilmemiş ama her iki klübe de oyuncularının kontrolünü sağlayamadığı için ceza verilmiş. Cezanın sebebi bile bakış açısındaki farklılığı anlatmak için yeterli sanırım..
23 Aralık 2009 Çarşamba
WHC : 1 - 14 : Ajax
Euro 2016
Euro 2016, Avrupa Futbol Şampiyonası na ev sahipliği yapmak isteyen Türkiye; adaylık logosunu basına tanıttı. Maçların oynanması düşünülen 8 ayrı kenti temsil eden 8 ayrı renkten oluşan lale figürü ve içinde bir futbol topundan oluşan logo için; temsil edilen iller şöyle; İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Kayseri, Eskişehir, Konya ve Antalya. Bunun yanında, bu kentlerin dışında, Trabzon, Şanlıurfa ve Adana nın da yedek şehirler olduğu kaydedildi. 28 Mayıs 2010 tarihinde belli olacak ev sahipliği için, Türkiye; İsveç-Norveç ortaklığının adaylıktan vazgeçmesiyle, İtalya ve Fransa ile yarışacak. Ne diyelim, bu iki ülke de böyle büyük organizasyonları daha önce yaşadı, sıra artık bize gelmedi mi?
Kings'ten krallar gibi bir geri dönüş...
Bu kez de Nba den bir şeyler yazmam gerektiğini hissettim. Çünkü bu enteresan olay, NBA de son 13 yılın en büyük geri dönüşü olarak adlandırılmış. Chicago Bulls deplasmanında, Sacramento Kings, 3. çeyreğin bitimine 8 dakika 50 saniye kala maç 79 - 44 Bulls lehineyken; her geçen dakika farkı eriten Kings, 58 - 19 gibi bir seri yakalayarak maçı, 102 - 98 kazanma başarısını gösterdi. 35 sayılık farkla yedek bir kadroya dönen Kings, yedeklerinin de üstün performans gösterebileceğini kanıtlamış oldu.
Ayrıca; Chicago Tribune Gazetesi de, Bulls koçu Del Negro için; "Basın toplantısında bir Iraklı'nın kafasına ayakkabı atmasını bekleyen George Bush gibiydi" yorumunu yapmış. Bu arada, NBA tarihindeki en büyük geri dönüş ise, 1996 yılında, Utah Jazz tarafından, Denver Nuggets a kaşı 36 sayı geriden gelerek gerçekleştirilmiş.
Ayrıca; Chicago Tribune Gazetesi de, Bulls koçu Del Negro için; "Basın toplantısında bir Iraklı'nın kafasına ayakkabı atmasını bekleyen George Bush gibiydi" yorumunu yapmış. Bu arada, NBA tarihindeki en büyük geri dönüş ise, 1996 yılında, Utah Jazz tarafından, Denver Nuggets a kaşı 36 sayı geriden gelerek gerçekleştirilmiş.
22 Aralık 2009 Salı
Ve Akhisar mağlup...
20 Aralık 2009 Pazar
Mars'da "kupa" izlerine rastlanmış...
Dünya üzerinde kendinden bekleneni fazlasıyla verip, Avrupa da kupa bırakmayan Katalan ekibi Barcelona; dün Dünya Kulüpler Kupası finalinde de Estudiantes i uzatmalarda mağlup edip, Dünya da kulüpler bazında alabileceği bütün kupaları bir sezonda topladı. Sıra geldi, farklı gezegenlere, farklı galaksilere :) Birileri dur diyecek mi? Ben zannetmiyorum...
19 Aralık 2009 Cumartesi
Helal olsun Ertuğrul Hoca..
Sanıyorum ki, bu fotoğraf aslında bir çok şeyi özetliyordur. Bir tarafta, Beşiktaş tan apar topar gönderilen Ertuğrul Hoca; diğer tarafta da onun yerine gelen Mustafa Denizli.. Denizli maçı izlemeye çalışırken, Ertuğrul Hoca futbol izliyordu. Beşiktaş garip gollerle 2-1 öne geçtiğinde ise sakatlanan Ferrari yerine oyuna aldığı Yusuf tan ne bekliyordu ki Denizli? Geriye yaslanmış bir Beşiktaş ı nasıl devireceğini düşünen Ertuğrul Hoca, kimsenin akıl erdiremediği bir değişiklikle oyundan Sercan ı alıp yerine Ömer Erdoğan ı soktu. 2-1 geridesin ve forvet çıkarıp defans sokuyorsun oyuna, enteresan. Ama işte bu futbolu okumaktır. Hava toplarına hakim olabilmek için Zapotocny i de ileriye süren Ertuğrul Hoca, Ömer in asisti ve Zapo nun golüyle maçı 3-2 lehine çevirmesini bildi. Şimdi soruyosum, bu mudur başarılı olma zihniyeti? Bu mudur teknik direktör değişikliği yaparak, Ertuğrul Hoca yı göndermenin bedeli? Bu sorularıma kimse cevap veremeyecek biliyorum ama, artık herkesin gözünü açması lazım, gözlerini açabilenler, Üsküdar ı geçmişler bile... Ertuğrul Hoca yı tüm kalbimle tebrik ediyor, bir Beşiktaşlı olarak yalnızca üzülüyorum..
18 Aralık 2009 Cuma
19 Aralık 2009 Cumartesi
Bu gün tarihe geçmeli bence. Hani birileri Guiness yetkililerini çağırır da rekor denemesi yapar ya, bu gün de futbol için böyle bir gün olacak işte. Barcelona ve Estudiantes dünyanın en büyük futbol kulübünü belirlemek için karşı karşıya gelecekler. Rıdvan Dilmen her fırsatta Barcelona bu dünyanın takımı değil diyor. Onlar Mars futbolu oynuyor. Ve işte 19 Aralık’ta göreceğiz. Ülkesinde şampiyon oldu, kral kupasını aldı, İspanya Süper kupasını aldı, Şampiyonlar ligi şampiyonluğunu aldı ve yetmedi Süper Kupayı aldı. Avrupa da açık ara krallığını ilan etti. Sıra Dünya’ya meydan okumaya gelmişti ki bütün maçlarını izleyemediysem de görebildiğim kadarıyla rahatlıkla Fifa Kulüpler Dünya Kupası finaline erişti. Eğer bunu da alırsa bir sene içerisinde 6 kupa alarak tarihe geçecekler. Pep Guardiola’da teknik direktörlüğünün baharında efsane olacak. İspanya’nın Avrupa Şampiyonu olduğunu da göz önüne alırsak ,ki Xavi ve İniesta’nın katkısını düşündüğümüzde iskeletin Barcelona’ya ait olduğunu söyleyebiliriz, İspanyolları ayakta alkışlamak gerekir. Öte yandan baktığımızda La Liga Gol Kralı’ın, İspanya’nın eski ve yeni Teknik Direktörleri ile Barcelona’nın eski Teknik Direkötürünün ülkemizde gördükleri muamele de ortada. En büyük üzüntümdür ki özel işlerim nedeniyle bu maçı izleyemeyeceğim. Ama aklım orada olacak.Tüm futbolseverlere iyi şimdiden iyi seyirler.Som olarak maç, 19 Aralık 2009 da saat 18de Ntvspor'da yayınlanacak.
Avatar
Birkaç zamandır yoğunluktan dolayı yazamıyordum. Pascal sağolsun tek başına sırtladı işleri.Şimdi de zaten futbolla değil sinemeyla ilgili yazıcam. Zira dün akşam Sinema Ekolay sağolsun bu yılın merakla beklenen filmi Avatar’ın galasına gittim. Tatilya’daki çocukluk deneyimini saymazsak ilk defa 3 boyutlu olarak bir film izleyecektim. Çok derine girmeyeyim ama zaten çizgi filmi olduğu için konusunu söylersek ayıp etmiş olmayız. Hikaye klasik aslında. Zalim insanoğlu geliyor ve para uğruna bir bölgede yaşayanları oradan atmaya çalışıyor. Kızılderili hikayesine de benzetilebilir, Sulukule üzerindeki Kent Dönüşüm Projesine de. Daha önce Kill Bill deki klasik intikam hikayesini nasıl Tarantino gözünden bambaşka bir şekilde izlediysek, bu defa da James Cameron’unj bu klasik hikayeyi yorumlamasına şahit olduk. İyi ki de olduk. Tam bir görsel şölen. Herkese tavsiye ederim. Sinema EKolay'a da tekrar teşekkür ederim.
Edit: Efendim itüsözlükten bir feseler nikli arkadaş şöyle bir bilgi göndermiş:"yazında bu filmin çizgi filmi var diye bir bilgi vermişsin. çizgi film olan avatar'la james cameron'un avatar'ı birbirinden tamamen farklı şeyler. james cameron, avatar'ın sinemada kullanılacak isim hakkını aldığında (14 yıl önce) bahsettiğin çizgi filmi olan avatar daha yayınlanmaya başlamamıştı bile. bu yüzden çizgi film olan avatar'ın sinema filmi (2010) gösterime girdiğinde adı sadece" the last airbender" olacak. mahkeme kararıyla.." yani neymiş izlemediğin çizgi film hakkında yorum yapmayacakmışsın.
17 Aralık 2009 Perşembe
Bobo #2
Barcelona nın genç oyuncusundan rekor...
Pedro Eliezer Rodríguez Ledesma, bizlerin bildiği ismiyle kısaca "Pedro". Düne kadar, İspanya Ligi, İspanya Süper Kupası, İspanya Kral Kupası, Avrupa Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Süper Kupasında gol atmayı başaran Pedro, dün de Fifa Kulüpler Kupasında bir gol atarak, Barcelona nın 6 farklı kulvarda gol atan ilk futbolcusu olarak tarihe geçti. 22 yaşındaki futbolcunun daha bir çok başarıya da imza atacağı konusunda hiç şüphe yok.
16 Aralık 2009 Çarşamba
8 Milyon Euro...
Eskişehirspor teknik direktörü Rıza Çalımbay demiş ki; "Eğer Beşiktaş Tabata yı verirse, 6 ay seve seve oynatırım." Aslında çok da mantıksız bir teklif gibi görünmüyor. Ödenmiş olan bonservis ücretini görmezden gelebilirse şayet Beşiktaş yönetimi, en azından Tabata nın endişe ve korkularından arınması bu şekilde sağlanabilir...
15 Aralık 2009 Salı
Maç sonunda evlenme teklifi...
Adanaspor un Orduspor u sahasında 2-0 yendiği maçın ardından, Adanasapor kalecisi Tolgahan, tribünde oturan kız arkadaşına, takım arkadaşlarının önünde, elindeki mikrofonla evlenme teklif etmiş. Kız da bu teklifi geri çevirmemiş ve tüm kadro bu olayı kutlamışlar. Ne diyelim darısı diğer bekar futbolcuların başına... Ama maçı kazanmamış olsalardı acaba Tolgahan böyle bir şey yapabilir miydi ya da yapsa da taraftarın tepkisi ne olurdu çok merak ediyorum...
14 Aralık 2009 Pazartesi
Futbol Sahası
Elano bu hafta golünü attı.Maçı radyodan dinledim. Anlatan arkadaş Elano'nun sahada gezindiğini ve bir anda golünü attığını söyledi. İzlemediğim için bilmiyorum ama topu önüne alışı ve kalecinin ayakları dibine vurması güzeldi. Ama benim asıl değineceğim konu geçenlerde verdiği röportajda "Türkiye'deki saha zeminleri kötü. İngiltere'dekiler insanı iyi oynamaya itiyor." gibisinden laflar etti. Bunun doğruluğunu biliyorum çünkü daha evvel bazı yazılarımda belirttiğim İngiliz dostlarımdan birisi bundan bahsetmişti. Sahip olduğu firmanın bir üniversite ile anlaşması vardı ve burada sporcu ve spor yöneticisi yetiştiriyorlardı. Eğer öğrenci bu alanlarda başarısız olursa onu futbol sahası yapmak üzerine yetiştiriyorlarmış. Farklı ve başarılı teknikleri varmış. Bu sohbet üzerinden yaklaşık1,5 sene geçtikten sonra Elano'nun sözlerini duymak ilginç oldu. Futbol sahasının nasıl olması gerektiğini biraz araştırdım ama çok fazla bir şey bulamadım. Bulabildiklerim:
-Çimlerin uzunluğuna dikkat edilmeli. Fazla kesilirse özellikle ıslak zeminlerde yeterince dayanıklı olmazmış.
-Örnek bir alan üzerinde çimlerin kesimi incelenmeli. Eğer düzgün bir kesim yoksa çim biçme aletinin bıçakları değiştirmeli.
-Nem oranının kontrol edilmeli, çimler ne çok ıslak ne çok kuru bırakılmamalı. Drenaj sistemlerinin iyi çalışıp çalışmadığı kontrol edilmeli.
-Nem oranını kontrol etmek için tornivada testi yapılmalı. Tornavida gibi sert ve keskin uçlu bir cisim toprağa saplanır. Eğer çok fazla batarsa zemin bataklıktır ve drenaj sistemi kontrol edilmelidir. Az girerse zemin çok kurudur.
-Kale önleri gibi çok fazla deforme olup cılız kalan yerlere iyileştirmeler yapın.
Kaynak: Maintanence of football pitch
Tabi bunlar genel şeyler. Teknoloji yardımıyla da yapılacak iyileştirmeler mutlaka olacaktır ki onları bilenler bizimle paylaşırsa ne de güzel olur.
Akhisar tutulmuyor....
Türkiye nin namağlup tek takımı, Avrupada da ulaşılması güç bir seriye imza atacak gibi duruyor. 18 haftalık sürecin sona ermesiyle Akhisarspor, 11 galibiyet ve 7 beraberlikle grubunda liderliğini sürdürürken, geçtiğimiz hafta içi zaten garantilediği Play-off lara da şimdiden gözdağı vermeye başladı. En önemlisi de yenilmezliğini sürdürüp, serisine devam etti. Dün, İstanbul deplasmanında Tepecikspor ile karşılaşan Akhisar, maçın ilk yarısını 1-2 mağlup kapatmış, ikinci yarı daha istekli oynayıp maçı 3-2 lehine çevirmesini bilmiştir. Akhisarspor un golleri ise, Umut Salgınoğlu, Caner ve son dakikalarda genç Çağrı dan geldi. Ayrıca ligde tam 39 gol atan Akhisarspor, grubundaki en yakın takipçisinden de 11 gol fazla atmış durumdadır. Artık heyecanla gruptaki son 2 maçının ardından, playofflarda da göstereceği performansı beklemeye başladık...
12 Aralık 2009 Cumartesi
Saman alevi...
Dün gece Spormax kanalında yanlış anımsamıyorsam "Futbol Dünyası" isimli programda, birden parlayıp birden sönen 10 futbolcudan bahsettiler ve ben de hepsini not aldım. Verilen isimler 10 dan geriye doğru şu şekildeydi;
Andy Van der Meyde,
Lee Bowyer,
Luca Toni,
Juan Sebastian Veron,
Rivaldo,
Gaizka Zabala Mendieta,
Adriano,
Patrick Kluivert,
Andriy Shevchenko,
ve son isim olarak da Ronaldinho...
Tamam hepsi "saman alevi" gibiydiler ve hepsi de çok çabuk düşüşe geçtiler. Bunların içinde, programda, Adriano için fizik, yetenek, hız gibi özelliklerin yanında tek eksiğinin bir beyin olduğunu söylediler :) Ronaldinho hala Milan gibi bir takımda oynuyor ancak, Brezilya milli takımında bile göremiyoruz. Luca Toni Van Gaal tarafından Bayern - A takımına yollandı ki orası da Bundesliga-III oluyor. Shevchenko İngiliz yaşam tarzına hiç bir şekilde uyamadı ve ardından evine, Dinamo Kiev e döndü. Rivaldo, Veron, Kluivert ilginç ekiplere transferleriyle arada bir gösterdiler kendilerini. Örneğin, Rivaldo nun takımı Özbek Liginden Bunyodkor da top koşturuyor. Gerçi takımın başında da Felipe Scolari var ve Rivaldo 2009 yılı gol kralı olmuş Özbekistan Liginde.. Veron da evine dönenlerden, Estudiantes de ter döküyor. Kluivert Newcastle, Valencia, PSV derken son olarak da Lille ekibinde oynamış ancak dikiş tutturamamıştır. Her sezon farklı bir ülkede oynamış olması da garip tabi, şimdilerdeyse antrenörlük yaptığı söyleniyor.
Peki gelelim asıl merak duyduğum konuya.. Andy Van der Meyde, Mendieta ve Lee Bowyer.. Bu isimler tüm dünyanın gözleri altındayken, nerelere kayboldular? Lee Bowyer zaten oradaydı ancak Mendieta ve Meyde ye sanırım Premier Lig yaramadı...
11 Aralık 2009 Cuma
Nevio Scala
Parma’daki efsanevi yılların ardından bir dönem Beşiktaş’ta da görev aldı. Tesadüf o ki Beşiktaş’tan sonra Shaktar Donetsk’e gitmiş. Barcelona’ya 3 atan takımın teknik direktörü. Şimdilerde ise İskoçya Milli Takımı’nı çalıştırmak için başvuruda bulunmuş. CM gibi oldu biraz ama haber böyle. (BBC)Belki Pascal bu eski dost hakkında detaylı bir şeyler hazırlar.
10 Aralık 2009 Perşembe
Kim Bunlar
Geçen seneydi sanırım İngiltere'den birisi bu fotoğraftaki oyuncuları sordu.Raşit Çetiner'i forma numarasından bulmuşlar ama diğerlerini bulamamışlar. Sanırım Linekerle ilgili bir haber yapacaklarmış. Kısa bir araştırmanın ardından şöyle bir şey yapıp yollamıştım. Picasadaki albümlere bakarken gördüm. Paylaşmak istedim.
Ya Kendi Giderse
Milliyet'te gördüm. Manchester City, Rijkaard'a talip olmuş. Daha önce de Milan'la adı geçmişti. Haber gerçek ya da değil bilemem ama asıl merak ettiğim Rijkaard giderse ne olacak? Biz hep gönderilirse üzerinde durduk ve bunu tartıştık. Ya kendi isteğiyle giderse? Neeskens kalır o devam eder diyebilir miyiz? Bu ihtimali hep göz ardı ettik sanırım. Bunu da düşünmek, alternatif geliştirmek lazım.
Akhisarspor, daima ileri...
Akhisarspor TFF 2. Lig in 17. haftasında, evinde İstanbulspor u 2-1 mağlup ederek, hem liderliğini hem de yenilmezliğini sürdürdü. Karşılaşmanın henüz ilk dakikasında, Aytek le öne geçen konuk ekip İstanbulspor, 23. dakikada Sezgin in gördüğü kırmızı kartla 10 kişi kaldı. İlk yarıyı 1-0 mağlup kapatan Akhisar ise 2. yarıda bambaşka bir futbolla, 46. dakikada Özhan ın, 85. dakikada ise Yusuf un golleriyle maçı 2-1 kazanmasını bildi. Grubunda 2. Turgutluspor un 8 puan önünde liderliğini sürdüren Akhisarspor, adım adım Bank Asya 1. Lig e doğru ilerliyor. Umuyorum ki hedeflerine ulaşırlar...
9 Aralık 2009 Çarşamba
Bu mudur kazanma hırsı?
Zamanında, bu kulübün kapısından geçemez dediler Hocam senin için. Sayfalarca yazıldı çizildi senin hakkında.. Bir gün bir açıklamanda, "İnönü Stadının önünden geçiyordum, yüreğim küt küt atmaya başladı" dedin ve Beşiktaşlılık tan girdin olaya, hepimizi bir şekilde ikna ettin. Nasıl olduysa, takımı Fenerbahçe, Galatasaray ve Sivassporla elele (!) vererek şampiyon yaptın. Türkiye Kupasını aldın, bir anda gündeme "Beşiktaşlı hoca, iki kupa kazandırdı" şeklinde oturuverdin. Şampiyonlar Liginde ilk puanını alırken, takdirleri kazanıyordun yavaş yavaş. Zaten umutsuzca, Avrupa macerasının sonlanmasını bekleyen herkes, bir anda Wolfsburg u yenip çok büyük avantaj yakalayacağını sandı ama beceremedin. İngiltere de ağzı çok yanan bir Beşiktaş, Manchester United karşısında sadece onur mücadelesi verecek zannettik ama aslanlar gibi koşup, hırsla, azimle ve biraz da Rüştü nün her yerleriyle Old Trafford dan 3 puan alarak, ilk galibiyetini de kazandın. İnönü de, herkesin önünde "Moralsiz ve Beşiktaş tan iyi olmayan bir CSKA yı yen ve Avrupa Liginden devam et" dediler sana. Bu büyük bir fırsattı, üstelik Şampiyonlar Liginden katılıyor olmanın avantajı da elinde olacaktı ve daha dişe diş mücadelelere şahit olacaktın. Ama naptın Hocam? 2 tane hücum oyuncun yedek bekliyor, tamam.. Orta sahan alışılmış şekilde, tamam.. Adam adama markaj nedir hocam? Nerede o Old Trafford un çimlerini eskiten İsmail Köybaşı? Nerede o milyonların sayıldığı Tabata? Üstelik kesin kazanman gerekirken, naptın Hocam? Golü yedin, ona da tamam ve artık 3 tane atman lazımken nerede oyuncu değişikliğin Hocam? Beklentilerin tamamen Tello nun atması gereken aşırtma vuruşa mı bağlıydı? Bu mudur kazanma hırsın hocam? Rıdvan Dilmen in maçta dediği bir cümle "Mustafa Hoca, gol bağıra bağıra geliyorum dedi, naptın" , evet Hocam naptın? Eğer Tello o golü atsaydı ve Beşiktaş şu an Avrupa Liginden devam ediyor olsaydı, "Bravo Hocam" diyecek o kadar çok zihniyet türeyecekti ki birden. Olay, hatalar değil, Mustafa Hoca nın Şampiyonlar Ligindeki efsane 2. galibiyetine dönecekti. Beşiktaş İnönü de yine tarih yazmış mı olacaktı? Hayır Hocam, hayır. Artık tarih yazma diye bir şey kalmadı. Tarihi yazan CSKA olmuş olabilir ama Beşiktaş ın alacağı galibiyetin normal sonuç olacağı günler bekledik biz yıllardır. Bu sorumluluktan kaçmayın Hocam! Zaten çok duygusal bir halkız. "Manchester ı Old Trafford da devirdik, tarih yazdık, Beşiktaş süper!!" bunlar bizi ileriye değil geriye götürüyor Hocam. Alıştırmalıydın bugüne kadar herkesi, tabi tüm yetkililer de.. İnançlı bir Beşiktaş sahaya çıkarmak çok güzel bir şey elbette ama gerekli ve özenle seçilmiş bir kadroyla inanç daha önemli. Akşam gördük ki, inanmak yetmiyormuş...
Fotoğrafa gelince, işte bu insanlara yazık Hocam! Oyundan, o ana kadar en iyi top taşıyıp, oyuna en iyi katkıyı yapan adamı aldığında, ıslıklarla inlettiler tribünleri. Uğur un girmesi değildi tepki, Fink in oyundan çıkmasıydı. Ayrıca, bu tepki ne Fink e ne de Uğur a gösterildi, bu tepki düpedüz sanaydı Hocam.. Ama, malesef bunu maç esnasında İlker Yasin bile anlayamayıp, Rıdvan Dilmen den yardım aldı. Yapma Hocam, hiç olmazsa, şu taraftara acı...
Son Dakika
Haber son dakika değil. Yani öyle ani gelişmiş,süpriz bir haber yok ortada. Değinmek istediğim konu GS’nin gol yediği son dakikalar. 2005-2006 sezonu Takımın başında Erik Gerets var. Hatırlıyorsunuzdur son dakika gollerini. Onbirim.com daki istatistiklere göre toplam 98 gol atılmış o sezon. Bunların 21 tanesi 75-90 arasında, 6 tanesi 90+ da. Benim aklımda en çok Ankaragücü maçı ile Aydın’ın Konya’ya attığı gol kalmış. He bir de Hasan Kabze mucizesi vardı. Galatasaray’ın o son dakika golleri şampiyonlukta epey yardımcı oldu o sezon. Bu sezon ise ibre terse dönmüş gibi. 75-90 ve 90+ larda attığı ve yediği gol aslında aynı, 10. Ama yüzdeye bakıldığında yediği gollerin toplamda %39 unu bu dakikalarda yemiş. Fenerbahçe maçının ardında şöyle demişiz:
“Bir de disiplinsizlik sorunu göze çarpıyor.Aslında disiplinsizlik değil de bence oyuncular panik oluyorlar ve bu anlarda ayakları yere sağlam basan birisi çıkıp da onları sakinleştirmiyor. Burada da kaptanlık devreye giriyor. Arda kaptan olarak eleştiriliyor ancak tecrübeli Ayhan'ın yaptığı da ortada. Futbolcuların panik olmaması,skor ne olursa olsun sakin kalmaları halinde çok daha etkili olabilecekleri anlatılmalı. Eminim ki anlatılıyordur,sonuçlarını görmek için beklemeliyiz belki de.. “
Rijkaard’da bu hafta çıkıp soğukkanlı olamadık dedi.
Peki neden böyle oluyor acaba? 2005-2006’da kadroda Hasan Şaş,Ergün,Hakan Şükür,Ümit Karan gibi “abiler” var. Bu sene ise böyle birisi yok. Ben böyle şeylere inanmam ve olmasını da istemem. Ama sanırım Türkiye’de durum bu. Rijkaard ve ekibinin Türkiye’deki bu acaip profesyonellik mentalitesini de değiştirmesi gerekiyor sanırım.
Skyturk ve Total Futbol Programına Teşekkürler
Dün akşam Skyturk'teki Total Futbol Programında blogumuzun tanıtımına yer veren Ali Ece'ye yazılarımızı beğendiği ve bizi programda tanıtmaya layık gördüğü için sonsuz teşekkürler. İzlenmekten keyif alınan birkaç spor programından birini yaptıkları ve kalitesi su götürmez 4-4-2 dergisi için de bir sporsever olarak da ayrıca teşekkürler.Dayanışma güzel şey..Fotoğrafı Ali abinin Total Futbol blogunu temsilen seçtim. En büyük trafik kaynaklarımızdan birisi.
8 Aralık 2009 Salı
Türkiye vs. Rusya
Şampiyonlar Ligi'nde grup mücadelelerinin son haftasında Beşikataş ile CSKA Moskova, İnönü Stadı'nda karşı karşıya geliyorlar. Eski Sovyetler Birliği'ni göz önünde bulundurmazsak, bu maç bizlere Türk futbolu ile Rus futbolunu karşılaştırma fırsatı tanıyor. Futbolcular açısından bakarsak tahmini olarak ülkemizin en yüksek bonservis bedeline sahip oyuncusu Arda Turan 13 milyon euro civarındayken, Arsenal'de forma giyen Rus yıldız Andrey Arshavin ise 23 milyon euro civarında bir bonservis bedeline sahiptir(transfermarkt.de adresinden alınmıştır).
Öte yandan son yıllarda kulüpler açısından düşünüldüğünde temsilcilerimiz arasından sadece Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi'nde Çeyrek Final oynama başarısı gösterirken, bu yıllar içerisinde CSKA Moskova bir kez UEFA Kupasını alırken , Zenit de hem UEFA Kupasını, hemde Süper Kupayı müzesine götürme başarısı göstermiştir. 2008 Avrupa Şampiyonası'nın bana göre en flaş takımı olan Rusya Yarı Finalde Avrupa şampiyonluğunu kazanan İspanya'ya elenirken ; bütün dünyaya bir futbol maçının gerçekten 90 dakika olduğunu kanıtlayan milli takımımız ise Yarı Finalde Almaya'ya elenmişti.
Yukarıdaki verilere dayanarak, son dönemde iyi bir çıkış grafiği sergileyen Rus futbolu ; altın çağını yaşarken, biraz durgunlaşmaya yüz tutan Türk futbolu ile hemen hemen aynı kefede görünüyor. Bunlara Rusya'da ter döken oyuncularımızında etkisi şüphesiz ki çok büyük. Bu sezon Rusya Liginde, Şampiyonluğu yakalayan Rubin Kazan'da top koşturan Gökdeniz Karadeniz ve Hasan Kabze'nin katkılarını da unutmamak lazım.
Görüldüğü gibi iki ülke futbolunun arasındaki ilişkiler, benzerlikler ve iki ülkenin de futbola verdiği değer , Avrupa ve Dünya futboluna yıllardır renk katıyor. Şampiyonlar Ligi'nde son haftanın belkide en önemli maçı niteliğinde olan Beşiktaş-CSKA Moskova mücadelesi, yine bütün dünyanın sonucunu merakla beklediği bir karşılaşma olacak. İki takımında birbirini saf dışı etmek için mücadele edeceği karşılaşma, yukarıdaki denklikler göz önüne alınırsa , bu mücadelenin böylesine önem taşıması çok da sürpriz sayılmaz.
Temsilcimiz Beşiktaş'a yürekten başarılar dilerken, umarım iki ülke futbolu, Avrupa ve Dünya futbolunu renklendirmekten daha da öteye gider.
Öte yandan son yıllarda kulüpler açısından düşünüldüğünde temsilcilerimiz arasından sadece Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi'nde Çeyrek Final oynama başarısı gösterirken, bu yıllar içerisinde CSKA Moskova bir kez UEFA Kupasını alırken , Zenit de hem UEFA Kupasını, hemde Süper Kupayı müzesine götürme başarısı göstermiştir. 2008 Avrupa Şampiyonası'nın bana göre en flaş takımı olan Rusya Yarı Finalde Avrupa şampiyonluğunu kazanan İspanya'ya elenirken ; bütün dünyaya bir futbol maçının gerçekten 90 dakika olduğunu kanıtlayan milli takımımız ise Yarı Finalde Almaya'ya elenmişti.
Yukarıdaki verilere dayanarak, son dönemde iyi bir çıkış grafiği sergileyen Rus futbolu ; altın çağını yaşarken, biraz durgunlaşmaya yüz tutan Türk futbolu ile hemen hemen aynı kefede görünüyor. Bunlara Rusya'da ter döken oyuncularımızında etkisi şüphesiz ki çok büyük. Bu sezon Rusya Liginde, Şampiyonluğu yakalayan Rubin Kazan'da top koşturan Gökdeniz Karadeniz ve Hasan Kabze'nin katkılarını da unutmamak lazım.
Görüldüğü gibi iki ülke futbolunun arasındaki ilişkiler, benzerlikler ve iki ülkenin de futbola verdiği değer , Avrupa ve Dünya futboluna yıllardır renk katıyor. Şampiyonlar Ligi'nde son haftanın belkide en önemli maçı niteliğinde olan Beşiktaş-CSKA Moskova mücadelesi, yine bütün dünyanın sonucunu merakla beklediği bir karşılaşma olacak. İki takımında birbirini saf dışı etmek için mücadele edeceği karşılaşma, yukarıdaki denklikler göz önüne alınırsa , bu mücadelenin böylesine önem taşıması çok da sürpriz sayılmaz.
Temsilcimiz Beşiktaş'a yürekten başarılar dilerken, umarım iki ülke futbolu, Avrupa ve Dünya futbolunu renklendirmekten daha da öteye gider.
Akhisarspor bu haftayı da namağlup kapattı.
Daha önce, bir yazımda, Türkiye liglerinin tek namağlup takımı olduğunu vurguladığım Akhisar Belediye Spor, 15 haftalık serüvenin ardından 16. haftada Göztepe deplasmanındaydı. Golcüsü Doğan Şahin in golüyle 1-0 öne geçen Akigolar, 85. dakikada penaltıdan yenilen gole engel olamayıp 1-1 lik sonuçla bir beraberlik daha almış oldular. Böylelikle, 16 hafta sonunda da yenilmezliğini sürdürdü. Grubunda 34 golle en golcü takım unvanını da elinde bulunduran Akhisarspor da Doğan Şahin attığı 12 golle, 2. Klasman grubunun gol kralı durumunda. 2. lig genel krallıkta da 14 golü bulunan Karssporlu Ercan Güneri nin ardından; Adana Demirsporlu Tayfun ile 12 şer golle 2. sırayı paylaşıyor. 3 sezondur Akhisar için ter döken 1984 doğumlu oyuncu Doğan, Yimpaş Yozgat, Sakaryaspor ve Samsunspor tecrübeleri de yaşamıştır. Bildiğim kadarıyla da 2011 yılına kadar Akhisarsporda...
7 Aralık 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)