30 Haziran 2010 Çarşamba
Bıyıksızlar
"Futbolu ülkemizde sadece erkeklerin bildiği ve takip ettiği yanılgısına tokat niteliğinde bir cevaptır BIYIKSIZ hareketi!" diye açıklamışlar hikayelerini. Olay açık. Kadınlara ofsaytı anlatmak klişesiyle çok eğlendim zamanında. Gelin görün kü onlar bize kim bilir futbolun bilmediğimiz hangi güzelliklerini anlatacaklar.Güzel proje.Bir ara tribünde kadınlar olursa şiddet ve küfür azalır diye düşünüyordum. Sonra şu olaylı FB-GS basketbol maçında olanlar geldi aklıma. Yine de umutlu olmak lazım.Rastgele!
25 Haziran 2010 Cuma
İbrahim Dağaşan Hakkında Bilinmesi Gereken 10 Şey
4- 2008 yılında transfer olduğu Sivasspor'la altın çağını yaşamış, Bursa'da ki yedek kalma problemininden burada sıyrılmış ve özlem duyduğu futbol oynama isteği sayesinde tüm dikkatleri üstüne çevirmişti. 2 golle kapadığı Sivas defterinden sonra Bucaspor kariyerine 2010-2011 sezonu ile yeni bir sayfa açtı.
24 Haziran 2010 Perşembe
Demokles'in Kılıcı:Almanya
Dün akşam Gana-Almanya maçını izleyebildim. Almanya'nın elenmesi tek dileğimdi. Çünkü bir turnuvada Almanya varsa o her zaman favoridir. Demokles'in kılıcı gibi diğer takımların üzerinde sallanır durur.Almanya elense, diğer takımlar bu psikolojik baskıdan kurtulup daha rahat olurlar ve biz de süprizlerle dolu bir turnuva izleriz diye düşünüyorum. Almanya'ya onursal şampiyonluk verilsin ve turnuvalara dahil edilmesin bence.
Diğer sözüm de Ömer Üründül'e. Sırbistan maçında Gana'yı yerden yere vurdu. Ahmer Çakar'ı kıskandıracak şekilde, futbolu bilseler orada pas verirler gibi laflar etti ama dün ne olduysa Gana süper oynadı. Ömer Üründül öve öve bitiremedi. Yani adamlar 3-5 günde futbolu öğrendi bir de ileriye taşıdı. Sonumuz hayrosun.
23 Haziran 2010 Çarşamba
Grup Maçları #7
Dün oynanan maçlarla, grup maçlarının sonuna bir adım daha yaklaşıyoruz. Can havli ile oynayan takımlar bir üst tur için ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar ve ne yalan söyleyeyim birinci maçların-Almanya maçı hariç- tümünü, ikinci maçlarınsa çoğunluğunu kapsayan yavaş ve zevksiz futbolda grup maçlarının bitimi ile bitiyor. Zevkten 4 köşe olansa bizler.
Herkes 1 Euro verse
Beşiktaş taraftarının Robinho arzusuna böyle bir çare bulmuş bazı kesimler. Bu tip kampanyalar zaman zaman olmuş ama gerçekleşmemiştir. Umarım bu sefer gerçekleşir. Bu aslında İngiltere'de Supporters' Trust yapılaşmasıdır. Ama futbolcu almak için değil de yönetime gelmek için kurulan bir dernektir. Uzun lafın kısası herkes 1 yerien 10 euro verse de bu para Demirören'in borcuna Yetse! Halkın takımı da gerçekten halk tarafından yönetilse.Güzel olmaz mı?
22 Haziran 2010 Salı
Çağlar Birinci'yi Yakından Tanıyalım
Galatasaray'ın küme düşen Denizlispor'dan kadrosuna karşılığında Murat Akça,Erhan Şentürk,Sadrettin Fırat Kocaoğlu ve Semih Kaya'yı bonservisi ile Serdar Eylik'i ise bir sezon kiralayıp üzerine birde 1.5 milyon€ gibi bir rakam vererek kattığı Çağlar Birinci ile ilgili bilinmesi gereken 10 şey.
1. Futbola içinde ki futbol sevgisi ve Trabzonspor aşkı ile ilkokul 4.sınıftayken Trabzonspor'un seçmelerini kazanarak başladı. Ancak ilerleyen kariyerinde gönül verdiği Trabzon'un A takımında forma giymesi nasip olmadı.
2. Özkan Sümer'in altyapı koordinatörü olduğu dönemde Mustafa Akçay tarafından Minikler takımına katılarak kariyerine başladı. Ziya Doğan döneminde A takıma alınarak, Almanya kampına götürüldü. Fakat kamp dönüşü, Orduspor'a kiralık olarak verildi. Yaşadığı sakatlık nedeni ile Orduspor'da 1 maça çıkabildi, bu nedenle bonservisi ile Bakırköyspor'a satıldı.
3. Bakırköyspor'da oynarken, kiralık verildiğini zanneden, sezon sonunda ise bonservisi ile satıldığını öğrenen oyuncu, gönül verdiği kulüpten bu şekilde ayrılışı kalbini bir hayli kırdı. Denizlispor izleme komitesinde yer alan Baba Kenan lakaplı Kenan Atay'ın referansı ile 06/07 sezonunda Denizlispor'a transfer oldu.
4. Minikler takımından itibaren sol bek oynayan Çağlar, 2007 yılında Denizlispor'u çalıştıran Güvenç Kurtar tarafından, bir milli takımlar arası hazırlık maçında stoper mevkinde denendi. Çağlar'ın kendisinin bile inanamadığını söylediği performansı ile sezon içinde zaman zaman oynadığı mevkiyi kazanmış olsa da sol bek oynarken futboldan müthiş zevk aldığını söylüyor.
5. Profesyonel kariyerinde, Orduspor, Bakırköyspor, Denizli Bld., İstanbulspor ve Denzilispor'da forma giyen genç oyuncu, oynadığı hiçbir takımda şampiyonluk yaşayamadı.
6. A2 milli takımda dikkatleri çeken Çağlar, 2008 yılında dönemin milli takımlar teknik direktörü Fatih Terim tarafından, sakatlanan Gökhan Zan'ın yerine kadroya alındı ve Belçika ile 10 Eylül 2008'de oynanarak 1-1 biten karşılaşma da ilk defa forma giydi.
7. Eğitim hayatında da, futbol kariyerinde olduğu gibi şanssız olan oyuncu, lise eğitiminden sonra girdiği ÖSS sınavını kazanmış, Beden Eğitimi Spor Yüksekokulu sınavlarına ilk girişte sakatlık, ikinci girişinde ise kampta oluşu onu engellemiştir. Kariyerinde ise adale yırtığı, kas yırtığı, fıtık gibi sorunlarla sürekli karşılaşmıştı.
8. Küçüklüğünden beri, Trabzonspor'un efsane sol beki Abdullah Ercan'a olan hayranlığını sürekli dile getiren oyuncuya göre ideal bir sol bek şöyle olmalı : " bu bölgede oynayan futbolcunun öncelikli görevi savunma. İyi bir sol bek öncelikle o bölgeden gelen rakip atakları karşılayabilmeli ve ters kademelere girebilmeli. Bunları yaptıktan sonra hücum geliyor. Eğer o kulvarda ileri-geri gidebiliyor ve hücuma çıktığınızda topu iyi kullanabiliyorsanız, ideal bir beksiniz demektir.".
9. En büyük hedeflerini milli takımın kampında iken verdiği bir röportajda şu şekilde anlatan Çağlar, bugün hedeflerinin bir çoğuna ulaşmış gözüküyor : " Bugün milli takım kadrosunda olabilmek benim için büyük bir onur. Denizlispor'da bu sene elimden gelenin en iyisini yaparak, 4 büyük takımdan birine transfer olabilmeyi ve milli takımda ki devamlılığın devam etmesini arzuluyorum.".
10. Futbol konusunda ona her daim destek olan babası Remzi Birinci de döneminin amatör küme oyuncularından. Çağlar konu ile ilgili, o dönemin Trabzon Amatör Kümesi, bugünün TFF 2. Lig'den farksız olduğunu söylüyor.
NOT: Değerli kardeşim Hüseyin Ataş'ın klasiklerinden olan "..'nın bilinmeyen 10 özelliği" yazısından esinlenerek oluşturduğum bir listedir. Hüseyin kardeşime gösterdiği anlayış için çok teşekkür ederim.
19 Haziran 2010 Cumartesi
Savunmasız keyifli futbol...
Bütün gün yolculuk yaşadığım için tek seyredebildiğim maç Kamerun-Danimarka maçı oldu. Aslında gün içinde oynanan maçların skorlarını öğrendiğimde de çok fazla bir şey kaçırmadığımı düşündüm.. Ancak, Ayvalık ta babayla yemekte içilen bikaç duble rakının yanında gidebilecek en güzel mezeydi bence Kamerun ve Danimarkanın maçı... İki ülke de savunma anlayışını hatta orta saha disiplinini bırakıp yalnızca gol atmak için oynayınca, ortaya seyir zevki yüksek, heyecan verici, rakının tadına vardıran bir maç çıktı ortaya.. Danimarka 2-1 kazandı ama, sanki Kamerun da 3-2 kazanmış olsa kimse şaşırmazdı.. Bu gecelik malesef bu kadar... Malum keyifli bir Ayvalık akşamı..
18 Haziran 2010 Cuma
Grup Maçları #6
17 Haziran 2010 Perşembe
Teknik&Dayanıklılık
Uzun zaman oldu, birşeyler karalamayalı buralarda.. Bir de enteresandır ki, siteye ulaşamıyordum bir kaç gündür.. Neyse ki bir şekilde halloldu da, ben de nihayet 9.15 in yazılarını okuyabilme şansına sahip oldum.. Öncelikle kendisine buradan -özellikle benim- blogdaki boşluğumuzu doldurmasından dolayı teşekkürlerimi sunuyor, "ellerine sağlık" diyorum. Gelelim Dünya Kupasına.. Arkadaşlarımızın belirttikleri gibi, ortak bir fikirle sıkıcı futbol oynanıyor ve Dünya Kupası hiç keyif vermiyor.. Bu böyleydi ancak bir çok futbolsever, bunlardan bir tanesi de benim, daha Brezilya, İspanya gibi takımlar oynamadılar diye düşünüyorduk.. Brezilyaya değinmeden, İspanyaya atlıyorum... Ki, İspanya birçok kişinin de favorisiydi..
İki G. Amerika, iki de Avrupa takımından oluşan grubun ilk maçında Şili, Honduras ı 1-0 la geçti ve 3 puanı kaptı.. Bu zaten çok da beklenmedik bir sonuç değildi.. Öğleden sonraki maçta, grubun ilk iki sırasını paylaşması beklenen Avrupa ekipleri, İspanya ve İsviçre karşılaştılar. Son Avrupa şampiyonu İspanya o bildiğimiz tekniğe dayalı, üstün ve baskın futbolunu yansıtmaya çalışırken; dikkatimi çeken bir şey oldu.. İspanya eleme maçlarındaki, Avrupa Şampiyonasındaki o pas trafiklerini dün yeterince işleyemiyordu.. 4-5 pas sonunda ya bir uzun pas deneniyor, ya defansın arasına top atmaya çalışıyorlar ya da uzaktan şut deniyorlardı.. Xabi Alonso ve David Villa benim gözümde çok kayıplardı.. Alonsonun direkten dönen bir topu var ancak, nerede o Sociedad ın lideri Alonso?? Iniesta ve Xavi Barcelonadaki gibi olsa da, Messi nin Arjantinli olması problemmiş gibi görünüyordu..
Gelelim asıl galip gelen tarafa.. İyi bir savunma anlayışıyla maça başlamıştı İsviçre.. Pozisyon verseler de çok çok etkili olabileceği anlar yaşayamadı İspanya. Yaşadıklarında da Benaglio başarılıydı. İkinci yarının başlarında buldukları golde, Erenin Pique nin yüzüne gelen tekmesinin büyük katkısı olduğunu düşünüyorum ama, istemsiz yapıldığı da aşikar. Golden sonra İspanyanın nasıl olsa atarız havasına bürünmesi İsviçrenin kendine güveninin artmasını da sağladı benim bakış açımda.. Del Bosque nin sahada en iyi görünenlerden biri olan Silva yı oyundan alıp Torres i sokması da, İspanyayı yavaşlatan hamlelerdendi. Villa yı çıkarmak da olmazdı belki ama o kadar kalabalık bir orta sahaya da ihtiyaç duymamalıydı 1-0 dan sonra.. Sonuçta İspanya golü bulamadı ve İsviçre 3 puanı kaptı... Şili ile birlikte tepeye yerleşti.. Şimdi Şilinin o hızlı oyunu İspanyaya sökecek mi diye düşünmeden edemiyorum.. Ancak Hondurasın dağınık savunmasıydı belki de Şiliye bu imkanı veren..
Sonuç olarak vardığım kanıyla noktalıyorum bozmuş olduğum suskunluğumu.. Teknik de bir yere kadar varmış, hırsın yanında.. Fizik gücü düşük bir kadro, dayanıklılıkla karşılaşınca sonuca gitmekte zorlandı.. Hitzfeld, İsviçre ve gurbetçilerimiz, Mesuttan sonra alkışı yeniden hakettiler... 2. maçlarla beraber keyif katsayısının da yükseleceğine inanıyorum, herkese keyifli ve istekli seyirler...
Grup Maçları #5
16 Haziran 2010 Çarşamba
Schuster ve Quaresma
Beşiktaş transfer dönemine hızlı bir giriş yaptı bildiğimiz gibi. Hem uluslarası bir isme sahip -başarılı ya da başarısız tartışılır ama en azından bilinen bir isim- teknik direktörü hem de yine marka olmuş bir ismi kadrosuna kattı. Hayırlı olsun. Ancak her iki transferde üslup yönünden çokça tartışıldı. Quaresma gitti geldi. Schuster'le Denizli'den önce mi sonra mı konuşuldu gibi tartışmalar bir kenara Borsa'nın bizim için tek faydasının biraz da olsa şeffaflık olduğunu gördük. Schuster 2.6 milyon, Quaresma ise 3,5 milyon euro alacak. Hocasından çok para alan oyuncu durumu -birçok kulüpte rastladığımız bir olay- umarım Beşiktaş'ın aleyhine gelişmez.
Not:Dünya kupası ile ilgili yazılarımızı yazan 9.15'i keyifle okuduğumu belirtmek istedim.Bloga büyük bir renk katıyor.Bonservisini almak isteyen spor mecralarıyla görüşebilirim:)
15 Haziran 2010 Salı
Grup Maçları #4
Grup Maçları #3
14 Haziran 2010 Pazartesi
Futbol Dergisine Teşekkürler..
Dünya Kupası Resmi yorumcusu
Usta(!) yorumcu Ömer Üründül'süz bir Dünya Kupası düşünülemezdi. Öyle de oldu. Grup maçlarını 9.15 arkadaşımız yazıyor sağolsun. Benim dikkatimi çeken ise Ömer Üründül'ün Sırbistan-Gana maçında, galibiyete rağmen Gana'yı yerin dibine sokmasıydı. Bu seviyedeki adamların futbolu bilmekdiklerinden dem vurup durdu. Zaten vuvuzela yeterince can sıkıcı bir de bir takım üzerine bu kadar taraflı yorum dinlemek baya bir etkiledi beni. Sonra da şöyle dedim kendi kendime:Ömer Üründül Türkiye'nin Vuvuzelasıdır!
13 Haziran 2010 Pazar
Grup Maçları #2
Vuvuzela, vasat futbol, zevksiz geçiyor sesleri artmaya başlamıştı ki Panzerler lakaplı Almanya, aslında herşeyin daha yeni başladığını müjdeledi bizlere sağolsun.
Özellikle Asamoah kardeşlerin oynadığı futbol gerçekten de takdir edilesi idi. Sırbistan ise büyük hayal kırıklığı ile kapadılar. Bu maçtan sonra grup maçları bitimine takımın uçak biletlerini almış olmaları, onlar için -ucuz uçak bileti- için gösterilebilecek tek avantaj. Yugoslavya ekolünün yanlış tarafını örnek almaları ise çıkarılabilecek tek ders. Artık güzel futbol oynarak kazanmayı öğrenmeliler.
*Özil gerçeği
Gecenin kapanış maçı ise izleyenleri büyüledi. Panzerler, turnuvanın başladığını hatırlattı bize adeta. Çok klasik ancak, turnuvaya katılamadığımız için, gerek Türk kökenli, gerekse de Süper Lig'de oynayan oyuncuları pür dikkat izliyoruz. Ancak bu gece Mesut bizi öyle bir imrendirdi ki...
Almanya'da büyük ilgi gören Özil, bu ilgiye karşılık taraftarlara hediyesini bu gece altın örtüler içerisinde verdi. Almanya milli takımının lideri rolündeydi. Takım savunmadayken Klose'ye yakın, hücumdayken ise orta sahaya yakın oynayarak, bir orkestra şefi misali takımı yönetti. Bu işin de üstesinden müthiş geldi. İlk yarıda kullandığı 21 pasın 17'sini isabetli ve ileriye yönelik kullanmış olması sanırım onun oyunun kısa bir özeti. 3. golün asistini yaparken ki savunmanın arasına yaptığı koşulara da takım çok alışmış. Bunu maç içerisinden çok defa denedi. Sonucunu da yaptığı asistle aldı. Marş okumaz, küfrü basıverir. Alman mayası ile yoğurulan Türk hamuru o.